Oyun 2
- Cemal Muhsin Bulut
- 26 Haz 2024
- 6 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 29 Haz 2024
Önceki >>>şu yazımızın<<< devamıdır dostlar...
Önemli Not: Bu yazılar, bir dostun aşk acısından referansla, kendinizden bir parça bulabilmeniz ve o parçanızla kendinizi seçmeniz ümidiyle kaleme alınmıştır. Kendimden öykünmesem de yaşam deneyimlerimin sirayet ettiği cümlelerde kimseye sitem etmek amacı gütmediğimi bilmenizi isterim. Geçen yazıda yoktu böyle bir şey ama bu yazıda yaptığım genellemeler içerisinde kendi hikayeme vurgu yapıyor olabilir, bir kaç eski dostu yerden yere vurabilirim.
Bilginize, Teşekkürlerimle...
Ne Demiştik?
Gözlerimiz dolmadan anlatamayacağımız, yutkunmakta zorlanamadan anlatamayacağımız şeyler yaşayıp "bunlarla gurur duyuyorum." diyerek kendimizi kandırmayacağız. Sevdiklerimizin bilmek istemeyeceğimiz yanlarını bilmek zorunda kaldığımızda, bunlarla kendimizi avutmayacağız.
Çünkü gerçek mi cesaret mi sorusunun yanıtı bazen aynı yerde buluşur.
Gerçek dediğin şey zaten cesaret ister sevgili okur.
Hadi Biraz Arabesk Yapalım
Anlamak ve hissetmek için çırpındığın insanın seni anlayamadığı olmuştur. Anlayıp hissettikçe mutluluktan çıldırdığın insanın senin söylediklerine kulak asmadığı hikayen olmuştur mutlaka. O seni yok ettikçe, senin kendinden vazgeçip onu var etmeye çabaladığın hikayenden bahsediyorum sevgili okur. Hatırlıyorsun değil mi? Hatırlarsın tabii... Bazı şeylerin bedelini hiç unutmayarak ödersin. Çünkü hatırlamak da bedel ödemektir. Ödeyeceksin aslanlar gibi.
Kimsenin bana ben olma borcu olmadığı gibi, kimsenin sana sen olma borcu yok. Ama sana siz olmayı borçlananlar vardır eminim. Borçlanan O olacak ama gel gör ki "siz" olamadığınız ya da kalamadığınız için bedeli hep sen ödeyeceksin.
Çünkü düşünsene sevgili okur; yokluğuyla canından can koparan zatı şahane artık başka dünyalarda, başka kollarda, başka tenlerde var olacak. Kendini ait hissettiğin o yüreğin herkesi misafir edebildiğini göreceksin... Ve hatta kendini adadığın o yürekte misafir bile olamadığını... Bunu hep hatırlamalısın. Bunu hiç unutmamalısın.
Unutmamız gereken başka şeyler var bizim. Gecenin kör vakti içimizde uçuşan kelebekler aşka dair, yaşamaya dair, mutluluğa dair nasıl da umutlandırmıştı bizi ilk başlarda değil mi? İşte ilk umutlandığımız o an var ya sevgili okur! Artık her şeyin daha güzel olacağına dair o ilk umudu doğuran sanrı... Karşımızdaki insanın kalbinde yerimiz olacağı sanrısı... O'nun da bizi sevdiğine, bizi yaşamak istediğine, bunlarla mutlu olacağına ve o mutluluğu seninle bölüşeceğine dair kanı... O anı unutana kadar vurmalıyız kafamızı duvarlara. Yüreğimizin tükendiği yerde tüketecekleri başka kalplere nasıl da hızla döndüler yüzlerini bunu hatırlayacağız hep. Onlar ki sevgili okur; senden, benden, ondan, bundan ilk önce umudu çalacaklar... her şeyi unut ama bunu sakın unutma.
Seninle mutlu olduğunu sandığın insanın en kolay senden vazgeçebildiğini gördükten sonra bir daha kimden, neyden ve daha da önemlisi kendinden nasıl emin olacaksın?
Yaşadığın her şeyle gurur mu duyuyorsun? Eğer götün yiyorsa senden çalınan umutlarla, senden çalınan kendine ve sevgine olan inancınla da gurur duy bakalım.
Altında kaldığın yıkıntılarla bir damla uyku uyumadan sabahlar ettiğin gecelerde ödeyeceğin bedel bu işte sevgili okur... unutman gereken güzelim hislerle, unutmaman gereken acı dolu hisleri birbirinden ayırabilmek bile bedel ödemektir. Üstüne yığılan dünya ile geceden kaldığın o karanlık sabahları unutma... Çünkü sevgili okur, biraz olsun anlaşılmak için atılan çığlıkları duyulmayan insanın ruhu, bir daha aydınlığı göremeyebilir o enkazın altında. İnsan ölebilir... ne olur anlayın bu büyük cümleyi ve inanın buna...
Ben hatırlıyorum...
"Ben bu gece bu acıdan, bu öfkeden, bu dertten ölmezsem, bir daha ölmem." dedikten sonra kendi cenazemi kaç gece daha kendim kaldırdım biliyorum. Hepsini tek tek hatırlıyorum. Her şeyi unuturum ama o geceleri unutmam.
Edebi Gerçek
Beni siktir edin baylar bayanlar, benim sevgim ne beni ne de sevdiklerimi hiç iyileştirmedi. Ben başkalarının acılarından öykünerek yazıyorum bu oyunun getirip götürdüklerini. Benim edebiyatımın en arabesk yanı da budur bence. Bana bakmayın siz. Sonuçta katilime tapmışlığım var benim. Ben aşka dair iyinin, doğrunun, güzelin referansı olmayabilirim.
O katilin gülümserken bakışına çarpıldığım bir an var, üzerine kitap yazarım. O ana geri dönsem, dünyayı ateşe veririm yine. Siz beni boş verin. Bana gösterilmeyen her şeyi başkalarının önüne sermekten çekinmeyen katilim oldu benim. Sevildiğimi zannetmekten daha ağır değildi bu benim için. Öldükten sonra bile benim o katile şiir yazmışlığım var.
Ve alın işte size benim gerçeğim;
O kadına inanıp aşka dair cümleler kuracağıma, bir sokak fahişesine inanıp ömrümü feda etmeyi yeğlerdim.
Girdim-Çıktım-Geldim (+18)
Eski bir dost, bir keresinde demişti ki rakı masasında "Benim ilgimi ve sevgimi yok sayıp benden vazgeçen insan, benim için de yoktur artık."
Kodumun palavracı kahpesi yıllarca onu yok sayan adamın yükünü sırtında taşıdığı için birbirinden güzel insanların kalbini kırdı geçti. Sonra bir gün haber aldık ki, bileklerini dikine kesip iki kutu ilaç içmiş. Ölmeyi bile beceremeyen bu ahmak, yaşadığı hiçbir şeyden o kadar ders alamamış ki; yaşayamadığı hayatın hesabını başkalarından sorarcasına bana "Neden kimse beni sevmiyor?" diye sormuştu.
Hiç acımadım, vurdum kahpenin yüzüne yaşamın gerçeğini; "Sence sen ne kadar hak ediyorsun ki sevilmeyi? Seni seven bir sürü güzel adama ihanet etmiş insansın sen. Sen önce aynaya bakıp yüzündeki, gözündeki, bakışındaki, kalbindeki sahtelikle yüzleş. Yok dediğin şey var, var dediğin şey yok senin sende."
O yüzden öyle bir bedel ödeyeceksin ki sevgili okur, büyük sözlerle karşına dikilen sevmekbilmezlerin gerçek hallerini tüm çıplaklığıyla göreceksin. Hiçbir yük hissetmediğini iddia ederlerken nasıl ezildiklerini, içten içe nasıl çürüdüklerini, nasıl da nefret ettikleri o insanlara benzediklerini... El ele çıktıkları yolda lime lime olup yapayalnız eve dönemediklerini...
Çünkü bilirsin, bazen öyle bir doğrar ki seni katilin, artık eve dönmenin anlamı da kalmaz. Hani senden bir şey kalmadığı için geriye... işte o hesap sevgili okur... O katili görmezden gelirsin de o hesabı görmezden gelemezsin diye bildiğin için gerçekleri görmezden gelen herkesin gerçeğini önce sen göreceksin.
Zaten amına kodumun yerinde yaşamak, söylemek kadar kolay olsaydı, herkes aşkın öz evladı Eros olmuştu, Don Juan olmuştu, Helen, Juliet, Frida olmuştu... Yaşamak söylemek kadar kolay olmadığı için Nilgün Marmara, Nilgün Marmara oldu mesela... Ümit Yaşar Oğuzcan hakeza...
Gurur Duyuyorum Palavrası
Yaşadıklarıyla hissettikleri arasında kopan fırtınada telef olan kalplerden sevmenin alfabesini öğrenemezsin. Düştüğünde acıyan dizini öpen ananız öğretti size sevginin ne olduğunu. "Sana kıyamam." dedikten sonra gözünün yaşına, kalbinin acısına bakmayan maymunların sevgisine muhtaç olduğun için mi yaşadıklarınla gurur duyuyorsun sen?
Hele o zekası şeytana varmış, duyguları henüz insan olamamış maymunlar yok mu o maymunlar sevgili okur; Siz zannediyor musunuz ki bile isteye seni, beni, onu, bunu fark etmeden yıkıp geçmiş olsunlar? Seni tanıyan, seni bilen, seni anlayan, seni görmüş, seni hissetmiş, seni anlamış bu maymunlar, bu şeytanlar, seni nasıl kıracaklarını, nasıl yıkacaklarını, nasıl yok edeceklerini bilmiyorlar mı? Mümkün mü onların seni bilerek isteyerek kaybetmemiş olmaları? Saf mısınız gerçekten bu kadar? Onlar bilmiyor mu "Her şeyi kafada bitirdim." diyerek kendimizi gaza getirip salak salak avunmaya çabaladığımızda kirlerini paslarını leşlerini elimize, gönlümüze, umudumuza bulaştırmış olduklarını? Bir yerden vazgeçmeyle orayı hiçbir yere götüremeyeceğimizi henüz bilmediğimizi ama öğreneceğimizi bilmiyor mu pislik mahlukatlar? Öyle bir biliyorlar ki sevgili okur... Öyle kötüler, öyle çirkinler, öyle kahpeler ki, bunları sana, bana, ona, buna öyle bilerek, öyle isteyerek yaşattılar ki...
Hadi varsa götün, bununla da gurur duy sevgili okur. De ki bana biraz yüreğin varsa "Ben bu maruz kaldığım kahpeliklerle gurur duyuyorum." Mümkünse bunları yüzüme söyle de "Yalanını sikeyim senin." diyerek yüzüne tüküreyim. (Alkollüyüm kardeşim, kusura bakma. Ama gerçekten sikerim senin o kendini avuttuğun ucuz yalanları.)
"Peki neyle gurur duyacağız?" diye sorduğunuzu duyar gibiyim.
Aşka Yürek Gerek Anlasana
Onu da bana mı soruyorsunuz diye atarlanacaktım, vazgeçtim. Tek tek yazayım da okuyun o zaman madem. Cinsiyetçi söylemlerime hazır olsaydınız çok çirkinleşmemiş olurdum ama hazır değilsiniz benim kadınlara duyduğum nefrete. O yüzden genellemeyle yazıyorum.
Şu ne istediğinden haberi olmayan, ne istemediğine dair hiçbir bok bilmeyen insanların birbirini sikip attığı kaos ortamında eğer gerçekten bir insanı sevebildiyseniz, vallahi billahi kendinizle gurur duyun.
Öz çevresinden ya da sanal çevresinden ne kadar ilgi görürse, ne kadar beğeni alırsa, bir o kadar amı götü ayrı oynatmaya meyilli insan var piyasada... Siz o kaşarlar gibi olmayın ve o kaşarlar gibi olmamışlıkla gurur duyun sevgili okur.
Gönlünüzde var etmek istediğiniz zatı muhteşemin arzuladığı insan olmanın gururunu yaşayın elbette. Ve sizi arzulayan o muhteşeme de o gururun aynısını yaşatın. Yapabilirseniz bravo size.
Herkesin herkese seni seviyorum dediği bu çağda o şahaneye dünyanız olduğunu hissettirecek kadar açın kalbinizi. Milli birlik ve beraberliğe çok fazla ihtiyaç duyduğumuz bu dönemde bunları yapabildiğiniz sürece, sonunda ne yaşarsanız yaşayın, gurur duyun kendinizle... Pek tabii sevdiğinizle de...
Kendisine kalkan her penise ve kendisine ıslanan her vajinaya mavi boncuk takan manitamsılardan olmayın. Herkese de masumiyet atfetmeyin. Vallahi dev üzülürsünüz. Eğer başkalarına karşı had ve sınır bildiren bir insan diye sahtekar bir kaşara kanıp aşık olursanız, emin olun ki götünüze giren boynuzlarla gurur duymak pek mümkün olmuyor. Tecrübe ettim. Kendimden biliyorum.
Sonu ne kadar kötü, kırıcı, yıkıcı olursa olsun "buna değerdi" dediğiniz her saniyenizle gurur duyun. Bunu size hissettiren insanla aranıza zaman, yollar, şehirler, başka kalpler, başka tenler girmiş olsa bile onları yaşamış olmakla gurur duyun. Varlığının kıymeti, yokluğunda değişmeyen insanlar vardır bu hayatta. Onların yüreğine girmişseniz bir kez, kendi yüreğinizle de onların yüreğiyle de gurur duyun. Bu sevgiye açlığın kavurduğu ve yok ettiği insanlığın içinde insanca sevip sevildiyseniz, sonunda elde sevilmemişlik kalmış olsa da gurur duyun o insanla bölüştüğünüz yüreğinizle.
Bir kadın zamanında bir şey yazmıştı ve ben o yazıyı nerede görmüştüm hatırlamıyorum, o yazıyı yazan kadının gönlü ve bahtı mutluluklarla dolsun dilerim. Demişti ki "Canım... Ben bu yaşamak yangınında bir yudum su için kalbimi feda ettim. Dilerim senin ömründen bereketli yağmurlar hiç eksik olmasın."
Okura
Böyle hisseden kalplere de bin selam olsun.
Kalbinizi feda edeceğiniz ama bunu her şeyiyle hak eden insana rastlayın dilerim. Okuyan gözlerinize sağlık. Devam Edecek...
"Ben bu gece bu acıdan, bu öfkeden, bu dertten ölmezsem, bir daha ölmem." dedikten sonra...
Kendi cenazemi kaç gece daha kendim kaldırdım, hepsini tek tek hatırlıyorum.
Her şeyi unuturum ama o geceleri unutmam.
Comments