Koza 2
- Cemal Muhsin Bulut
- 7 Ağu 2024
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 31 Ara 2024
"Kendime verdiğim bütün sözleri tek tek tutuyorum." dedi güzel gözlü bir kadın.
"Her şeyin bir zamanı olduğunu biliyorum. Ama beklemenin ne kadar yorucu olduğunu da biliyorum." demişti. Beklediği şeylerin insanlara dair olanlarının, karşımda oturan kadını ezim ezim ezen yük oduğunu görebiliyordum.
Günü geldiğinde (ki ille de o gün gelir) beklemek ve bel bağlamak arasındaki farkı öğrenir herkes. İnsanlardan iyiye ve güzele dair bir şeyler beklemenin dersidir bunlar. Yaşamak en güzel ders değil midir? Öğrenmenin kaynağı hayatı yaşamak değil midir? Kendi yaşamından dahi ders alamayanlardan iyiliğe güzelliğe dair bir şeyler beklememeyi herkes kendi yoluna gittiğinde öğrenirsin. Arkalarından bakakalıp, çaresizce ortada kalmışlığınla öğrenirsin. İnsanlarla hayatı yaşamak böyledir. Mesela olur da bir dirhem sevgiyi hak etmeyen insanlara kalbinde sevgi beslersen, metroya ya da trene bindiğinde ters yöne gittiğini bile fark edemeyecek kadar, asansöre bindiğinde bulunduğun katın düğmesine bastığını fark etmeyecek kadar üzerek öğretir hayat...
Bu yüzden dedim ki güzel gözlü kadına; "Yaşamak telaşı, kendinden başka kimseden hiçbir şey beklememek, kimsenin sana verdiği söze güvenmemek, sadece kendine verdiğin sözleri tutmak için çabalamak olmalı."
Mesela ben artık sadece bunun için yaşıyorum. Zaten kendiyle mutlu olmanın başka bir tanımını da bilmiyorum artık. Çok zaman kaybettim. Çok yaşadım ben zamansız. Doğru insanı yanlış zamanda yaşamanın bedelini de ödedim, yanlış insana kendimi adadığım için de... Sonunda öyle bir döndüm ki kendime, öyle çok döndüm ki, bir girdap oldu geçmişimle gelmişim... ve karıştı birbirine o girdabın içinde. İnanın bana öyle cesurdum ki; ne boğulmaktan korktum, ne karanlığa gömülmekten.
Ömrümde ilk kez yakaladım zamanımı. İlk kez başardım bunu. Ve bu yüzden kaybedecek şeyler biriktireceğime dair verdiğim sözlerin peşinden koşuyorum.
Sadece kendim için de değil;
"Gittiğin yolda neyi başarmak istersen başarırsın. Biliyorsun değil mi?" diyen ve zamanında ikimiz adına çabalayan mis yürekli bir can parçası için,
"Hak ettin, yaşayabildiğin kadar yaşa, bundan sonrası senin zamanın." diyen kardeşim için,
"Ben bu adamın mücadelesi ve olduğu şeyle gurur duyuyorum." diyen Koray bebesi için,
"Kendin için ve benim için alıp verdiğin her nefesin tadını çıkarmalısın." diyen ablam için,
Belki de en çok "Sen benim oğlumsun, çabalarının karşılığını bir gün alacaksın, biliyorum." diyen annem için,
5,50 lik ATV'yi aldığımda "Bu canavara kolunda Harley bandanası ile binmelisin." diyerek bana Harley Davidson anımızı unutmadığını gösteren ve bandana gönderen Gülsüm için...
Zaman ve şartlar eskisi kadar sık görüşmemize engel olduğu halde benim mutluluğum ile mutlu olacak Tubişim, Rabişim, Hasretim, Muratım ve Oğuzhanım için...
Kendine verdiğin sözler için yaşamak diye atıp tutuyorum ama ben yürüdüğüm yola, yoluma çıkan manzaraya, kedilere, çiçeklere, gökyüzüne, bulutlara, kuşlara kendim ve Onlar için bakıyorum... Yüzüm ve gönlüm gülümseyerek... Bazen onların da bana gülümsediğini hayal ederek... Başka bir yaşamak düşünemiyorum. Çünkü kendim için de olsa Onlar için yaşamaktan başka bir hayat bilmiyorum.
Her Şey Geçer
"Her şey geçer." dedi "Bok geçer." dedim...
Terkedildiğinde, vazgeçildiğinde, yok sayıldığında kendisini bir ev eşyası gibi hissedecek kadar evden çıkası gelmeyecek şekilde kimseyi sevememiş, kimseyle kopulamaz bir şekilde duygusal bağ kuramamış, kendi duygularından başka kimseye değer verememiş biri için her şey geçer tabii...
Ama ne hissettiğini dahi bilmez piçler için, yükselen libidosunu aşk zanneden ucuz pazar ürünleri için insanın kalbinde biriken duygunun yeri kolay kolay geçer mi hiç? Geçmez kardeşim geçmez.
Ben kaç kez olduğum yere, kalakaldığım yere benzedim, söylesem inanamazsınız. Geçmedi diye yattığım yerde tavana bakan bir halıdan farkım kalmadı desem götünüzle gülersiniz. Çünkü siz de böyle insanlarsınız işte. Derdi yaşayana gülüp geçen nonniklersiniz hepi topu...
Bu yazının velhasıl'ı şudur sevgili nonnikler; Hiçbir şeyi derinlemesine yaşayamayan ve bu yüzden mutsuzluktan yıkılan bir dalyaraktan beis alacak değilim.
Kalbimi, duygularımı ve dahi kendi varlığıma atfettiğim değeri hangi karanlıklarla takas etmek zorunda kaldığımı anladığınızda beni anlayacaksınız. Ne kadar ruhsuz, ne kadar kalpsiz, ne kadar yüzeysel olursanız olun... Bir gün mutlaka anlayacaksınız. Bir gün, yaşadığınız hayat öğretecek size tüm bunları elbet...
O gün geldiğinde (ki ille de o gün gelir.) ben burada olacağım... yine konuşuruz.
O güne kadar olabildiğince mutlu kalın ;)
Comments