Döngü
- Cemal Muhsin Bulut
- 5 Tem 2024
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 31 Ara 2024
10 Gün... İstanbul... Bu işkenceye ancak bir tek kişi ile katlanabilirim. Öyle yapıyorum.
Bundan 7-8 sene önce Memo başkan "Nereden başlayacağımı bilmiyorum." demişti bana. "Bekle. Sabret. Bir gün mutlaka bileceksin." demiştim.
Geçenlerde kafam güzeldi, şezlonga uzanmış akşamın güzelliğine dalmıştım. Biten bir şeyler olmuştu hayatımda ve ben nereden başladığımı, nasıl başladığımı hatırlayıvermiştim aniden. Hemen sonra Memo başkanın bu sözleri geldi aklıma. Aldım telefonu elime "Neredeysen, oradan başlayacaksın. Umarım senin için geç olmamıştır." yazdım. Yazdım da göndermedim mesajı. Önce mesajı sonra da Memo başkanın telefonunu sildim. Çünkü iyiliğe değer vermeyen ve hatır bilmeyen insanların dünyasından uzak kalmanın getirdiği huzuru hatırladım.
İnsan hayatı olabilir ama insan kalbi bir şeylerin girip çıkacağı yer olmamalı.

Eski Meseleler
Hüseyin abim kanser teşhisi aldığında babam da kalp ameliyat olacaktı. Hüseyin abi ameliyattan önce babamı ziyarete gelmişti. Babama dedi ki "Önce ölen kazanır Mehmet abi."
Babam kaybetti. Hüseyin abim kazandı.
Zaten benim Hüseyin abim hep kazanırdı. Ama bir tek bu zafer O'na hiç yakışmamıştı.
Bir keresinde bir yere "Benim özlediğim toprağın altındaki insan sayısı, yeryüzünde hayattakilerden fazla." yazmıştım. Bu artık sevdiğim insanlar için de geçerli.
Upgrade
Benim bu dünyada yokken var olmayı başarmış sevdiğim insan sayısı henüz bu dünyada var iken yok olan insan sayısından fazla...
Yolda
20-25 yaşlarında genç erkek birey yaklaşık 12 saatlik otobüs yolculuğunun 3 saatini telefonla konuşarak geçirdi. Yolculardan uyuyanların sayısı arttığında kapattı telefonu. Eski sevgililerinden sitemler yağdırdı birine. Abla diye hitap ettiği birine bir kaç flörtünden bahsetti. Kanka diye konuştuğu birilerine de bir kaç yeni flört deneyimini anlattı.
Koltuğumdan kalkıp yanına giderek "Kimse mutluluğu arayarak mutlu olamaz." demek geldi içimden. Sonra bokunda boğulmasının kendisi için daha güzel bir ders olacağını düşündüm.
Sonuçta bir kaç işi halletmek için 10 günlüğüne de olsa İstanbul'a geliyordum. Mutsuzdum. Değil bir tek delikanlı, bir otobüs dolusu ne aradığını bilmeden arayışta olan ve kaçınılmaz olarak mutsuz olan insan dahi beni rahatsız etmezdi.
Aydın

Aydın otogarında sigaramı içerken bir çift gördüm. El ele tutuşmuş, atçılık oynar gibi zıp zıp zıplayıp (dıgıdık da olabilir) otobüslerine bindiler. Gülümsedim. İçten gülümsedim. Sonuçta mutluluk bulaşıcıdır. Onlara içimden teşekkür edip sigaramı söndürdüm. Otobüse doğru adımladım.
İnsanı yaralayan mutluluk da vardır diye düşündüm. Bu biraz hatırlamak eziyetiyle alakalıdır, bilirsiniz. Bir daha erişemeyeceğiniz, yaşayamayacağınız mutlu anılardan bahsediyorum.
"Mutluluğun kendisini unutmaktan iyidir." dedim kendi kendime. Başımı cama yasladım. Bir güzel uyudum.
O saatten sonra o gençleri anımsadıkça gülümsedim. Nice güzel ve mutlu anılar biriktirmelerini, çevrelerindeki herkese mutluluklarını bulaştırmalarını diledim.
Tam da şu an düşünmeden edemiyorum;
"Hayat çok uzun sürmezken mutluluk nasıl uzun sürsün ki..."
Hayat belki de hep Hüseyin abinin kazandığı bir şeydi... bilmiyorum... Ruhu şad olsun...
Comments